2 Haziran 2012 Cumartesi


“Ben fal bakmayı bilmem” dedi bir haftasonu kahvaltıya gittiğimiz yerdeki falcı, “sadece insanların duymak istediklerini söylerim, onlarda kulaklarına hoş gelen şeylere inanmayı seçtikleri için iyi fal baktığımı düşünürler.”
 Sen sırf kahvaltıdan sonra güzel bir fal baktırmak için bir kıtayı aş, köprüler geç sonra kadın aslında fal bakamadığını ve salladığını iddia etsin, hiç etik değil, futbolcuyu sakatlamaya yönelik hareket, bu uzatılan barış çubuğuyla adeta sırtını kaşımak. Oysa yeniden inanmaya da hazır gitmiştim falcılara, cebimde “bizim arkadaş bi falcıya gitmiş, adam resmen isim veriyormuş yeaa” hikayeleri.
Neyse efendim, kadının kara kaşını, kara gözünü izleyip, kocasının biraderiyle ortak iş kurup nasıl battığını dinlemektense birkaç güzel söz duyarım, sonra da artık coşkuyla şahlanmış egoma atlayıp eve giderim düşüncesiyle verdim kahve fincanımı eline. Sanırsın ki kumdan kale yapmak için doldurmuşum bardağı, geleceğimle ilgili çok bilgi çıksın diye kahvenin yarısı fincanda, kadının bardağı kaldırmasıyla tepetaklak oluverdi. “of, dedi. Zor zamanlar geçmiş, ama bitmiş çok şükür.” 

Etrafımdaki insanlar hemen, evet, cık cıkcık nasıl biliyor diye coşturdular hatunu. Kadın mutlak olarak gaza gelme enerjisiyle çalışıyor olmalı ki “ama” dedi, durakladı. “seni upuzuuuun bir duvak içerisinde görüyorum. Bu yıl evleniyorsun.”
Her türk filminin sonunda nasıl fakir genç fabrikatörün kızıyla evleniyorsa, her kahve falının sonunda da müzmin bekarlar için de evlilik senaryoları yazılır, diye düşündüm. Ve monalisa smile yaptım ki hatuncuğum sevindim mi üzüldüm mü bilemesin. Neyse; bu halim onu kızdırmış olmalı ki tek tek sıralayarak hayatımdaki olayları devam etti. Bu da bana cok hava almadan kapak oldu açıkçası. Önce iş yerimdeki müdürümü tarif etti, sonra çevremdeki insanları anlattı, son olarak da hayatıma girecek “koç” burcu ile ilgili kendi fantezilerini benim kahve falımda gördü.
Bilmiyorum, belki kendi gençlik yıllarında olanları bana anlattı, yok eşinin annesiyle aran pek iyi olacak ama evlilik oncesi sorunlar yaşanacak. Yok şöyle bir tatil var, boyle bir araba, şöyle bir yazlık, oooh, akşama fasulye var, yanına pilav derken… ben evdeki çeyiz çantamı yapmaya vaktim kaldı mı, yoksa balayı için otel rezervasyonuna geç mi kaldım düşüncesiyle daldım, gittim. Ta ki uzaktan “pardon, yanınızdaki sandalye boş mu?” sorusunu duyana kadar. Evet canım, o sandalye boş. Hayatımdaki koç gelene kadar da boş olacak tamam mı? Sonra zaten Ayvalık’taki yazlığımıza alcaz kocişimle o sandalyelerden biz.
Neyse efendim, people believe what they want to believe. Ben, şimdilik hayatımdaki tüm koçlara son derece kibar davranıyorum. Kahve falı ya bu, tutacak hali yok demeyin; ya tutarsa.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder