16 Şubat 2012 Perşembe


Hayatıma giren insan kesinlikle çok şanslı. Çünkü hiçbir şey yapmasına gerek yok onu sevmem için.
Birisi vardı geçen sene bir dönemler görüştük, ettik. Sonra zor bir dönemde aramadı, etmedi falan. Benim de triplerim fazlaca antremanlı olduğundan hemen 10 Filiz Akın gücünde Ediz Hun’a afra tafralar yaptım, bir şekilde çıkarttım hayatımdan. Haberi var mı bilmiyorum gerçi, muhtemelen hangi ara hayatıma girdiğini bile bilmiyordur. Neyse geçenlerde rüyamda gördüm bu kişiyi. Hemen hayalgücüm güzel bir patika çizmiş bize, sonbaharmış, yürürken sarı yapraklar çıtırdıyormuş falan filan. Bizimle birlikte yürüyen mumlar da olsa tam olacak. “çok üzgünüm, arayamadım. Çünkü ne diyeceğimi hiç bilemedim.” Diyormuş, hemen affediyorum ben de. Sonra kafamıza timsahlar düşmeye başlıyor, devamı da işte kıçımın açıkta kalan kısmı. Neyse, uyandım falan. Allah’ım nasıl sevgi doluyum. Utanmasam arayıp “affettim seni. Gel, doğan güneşe koşalım kafamızda papatyadan taçlarla.” Diyeceğim. O aşamadayım.
Diyeceğim odur ki çoğu zaman sevgi sürecim şöyle gelişiyor:
Adam duruyor- çok feci kalbim aşk dolu.
Adam duruyor-biraz daha normalim.
Adam duruyor-rüyamda başka kızla görmüşüm, elime geçse faili meçhul.
Adam duruyor-bir şarkı hatırlatmış affetmişim.
Adam duruyor-ilişkiyi kafamda bitirmişim.
Adam duruyor-film karakteri onu bana anımsatmış, yeniden sevgi doluyum.
Adam duruyor-ben çoktan başka bir duran adamı bir şeylerden etkilenerek sevmişim.

Yani pek önemsemesine de gerek yok aslında kendisini. Karşımdaki o değil de duran bir tüp kamyonu da olsa aşık olabilirmişim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder